Çay Tarımın Geleceği ve Ekolojik Gübre Kulllanımının Önemi
Değerli arkadaşlar,
Uzun süredir, çeşitli nedenlerden ötürü bloguma yazı giremiyordum.Bugün bir arkadaşımla çay tarımının geleceği ve oganik gübre hakkında konuşurken bu konuyu yazma ihtiyacı hissetim.
Öncelikle, Doğu Karadeniz bölgesinde, bugün çay tarımın geldiği noktayı, sosyal ve ekonomik denge üzerindeki önemli rolünun tespitini yaparak yazımıza başlayalım.
Doğu Karadeniz Bölgesi ülkezin önemli endrüstriyel ve sanayi üretim kaynaklarından biri olan çay’in üretildiği yerdir.Başta Rize ili olmakla birlikte, Artvin, Trabzon ,ve Giresun ilerinin belli bölgelerinde sürdürülen çay tarımı bölgenin gerek siyasi gerekse ekonomik yapısını teşkil eden , ülkenizin en önemli sanayi üretim faliyetlerin başında gelmektedir.Bölgede üretitilen yıllık yaklaşık 1,2 milyan ton hammdenin (yaş çay) yaklaşık %52’sının KİT (Kamu İktisadi Teşebbüsü) kuruluşu olan ÇAYKUR tarafından işlenmekte,geri kalan %48 kısım ise, bölgede özel sermaye ile kurulu özel şirket (özel sektör) tarafından işlenip endristriyel ürün haline getirilmektedir.Bu oran her geçen yıl özel sermaye lehine artmakta, dolaysıyla, devletin çay edrüstrisnden zamanla elini çekebilceği yani ÇAYKUR’un özelleştirilmesi gerçeği ortaya çıkmaktadır.Bunun dışında çay’ın Doğu Karadeniz Bölgesi’sinde alternatifi olmayan bir sanayi ürünü olması dolayısıyla, sosyal ve ekonomomik hayatın düzenlenmesi yönünde önemli bir rolü bulunduğundan , bu açıdan bakınca ÇAYKUR’un özelleştirilmesinin uzak bir ihtimal olduğu düşünülebilir.Bütün bunlara rahmen Doğu Karadeniz’de,çay’a alternatif olabilcek birçok ürün denemesi yapıldığı örneğin, kivi yetiştiriciliği, sevia kültür denemeleri , bunun dışında, likapa (yaban mersini) üretim denemleri , bütün bunlar çay tarımına bir alternatif arandığının birer göstergesi olabilir.Kısaca özetlemek gerekirse tüm bu çalışmalar, çay tarımına iyi bir alternatif bulunmak süreteyle , sosyal ve ekonomik dengeler yeniden kurup ÇAYKUR’un özelleştirilmesinin yolunun açılmasını sağlamaktır.
Bütün bu gelişmelerin yanında, bölgedeki çay tarımını yakından ilgilendiren kuşkusuz bir çok gelişme de yaşanmaktadır.Bunlardan ilki, çay ekili arazilarinin yeniden ruhsatlandırılması , yüzey yüzöçum oranlarının izdüşüm yüzölçüm oranlarınları ile değiştrilmesidir.Daha açık ifade etmek gerekirse, mevcut ruhsatlı çay bahçelerinin büyük çoğunluğu engebelli alanlarda bulunduğu , eğimin %30 civarında olduğu, hatta eğimin %50 düzeylerine kadar vardığı düşünülerse, yüzey yüzölçüm eğime bağımlı bir değişken olduğundan yeni ruhsatlarda izdüşüm yüzölçüm temel alındığında eğim arttıkça yüz ölçümden kaynaklanan kayıplar yaşanacak, dolaysıyla Çaykur’un ruhsatlı arazilarden aldığı hammadde rekoltesi (yaş çay) azaltılarak devletin çay söktöründeki etkinliği kademeli olarak azlatılacaktır.Bu durumda toplam ürün rekoltesinde ciddi azalmalar olacağı aşikardır.İkinci hatta en önemli faktör , organik üretime teşvik ve akabinde , kademeli olarak organik üretime geçiş süreci.Bir biyolog olarak organik ve ekolojik üretimi desteklediğimi belirterek yazıma devam etmek istiyorum.1985 lerden itibaren, çay üretim endrüstrisinin özel sektöre açılmasıyla birkte , çayın bölge için önemi daha da artmış, yeni tarımsal alanlar kazanmak adına, tam anlamı ile ekolojik katliam başlamış, bölgenin ekolojik dengesini bozan ilk yeni çay tarımı yapacak alanların açılmasına hız verilmiş oldu.Bunun yanında daha fazla ürün almak ve metrekare başına verimi artırmak için ,acımasızca ve biliçizce yapılan gübreleme , toprağın ekolojik dengesi bozulmuş, topraklarımızın verimden düşmesine, tuzlanmasına, su tutma kapasitesinin düşmesi sonucunda heylanlara erezyon ve toprak kayıplarına , yer altı ver yer üstü su havzalarının kirlenmenmesine, hatta ve hatta yapılan son araştırmarmalara göre kanser vakalarının artışlarına yol açmıştır.Bütun bunlar, ülkezde olduğu gibi dünyada da benzer sorunlar ortaya çıkarmış, son yıllarda sürdürülebilir tarım ve ekolojik yaşam için organik tarım faliyetlerine hiz verilmiştir.Dünya besin örgütünün de destekledği bir etkinlik olarak , ekolojik yaşam için organik üretim faliyetleri, yenilenebilir ve sürüdürelebilir tarımsal faliyetlerinin devamı için vazgeçilmez bir süreç haline gelmiştir.Kuşkusuz, bölgemiz içinde önemli bir sorun olan bozulan ekolojik yaşamin tekrardan tesis edilmesi, sorunu önemli bir gündem maddesi haline gelmiştir.Çay tarımının tamamen organik hale getirilmesi , ciddi rekolte düşüklüğüne sebep olacağından kullanılan kimyasal gübrenin alternatifleri aranmaya başlanmıştır.İlk ciddi denemleri yapan Yedi Tepe Ünivestesinden bir ekip 2012 yılından bu yan bölgemizde ciddi saha çalışmları yapmakta ve yapmış oldukları çalışmları kasım 2013 te Rize Çaykur Genel Müdürlüğü de bir sempozyumla tüm dünya tanıtmışlardır.Sempozyumdan çıkan karar özetle, organik yatırıma verilecek desteğin giderek artması, bölge de çay tarımının organik gübrelemeyle sürüdürülmesinin önemi vurgulanmıştır.Çay tarımı için araştırmacılrın yaptıkları organik sulu ve kopost gübreler tanıtılmıtır.Bütün bunların dışında çay tarımı için organik solucan gübrelerinin de kullanılabilceği ile ilgili çalışmlar sürdürlmekte, henüz bu konuda kesin alınmış bir netice bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlar, bugun bölgemiz ve ülkemiz için oldukça önemli olan çay tarımını ele alıp enine boyuna yazmaya çalıştık.Kuşkuz atladığım yada yanlış düşündüğümü düşenen arkadaşlarımız olacaktır.Fikirlerinizi ve eleştirilerinizi yorum bölümünde paylaşabilirsiniz.Bir yazımızn daha sonuna geldik, bir başka yazımızda görüşmek dileğiyle…
Esen kalın…
lazbiyolog